15 Aralık 2011 Perşembe

sinema tutkusu.

Her insan çoğu zaman günlük hayatından uzaklaşmak ister. Kendine bir hobi edinir, onun aracılığıyla kendini rahatlatır. Beni rahatlatan da sinema olmuştur hep. 
Sizleri bilmem ama ben çoğu zaman kendimin farklı versiyonlarının hayatları, kararları hakkında kafa yormuşumdur -tabi eğer varlarsa(!)- parelel evrenler teorisinden bahsediyorum yani tabi bu başka bir başlığın konusu olabilir. 
Burada anlatmak istediğim filmlerdeki farklı farklı hayatlar.Bu farklı hikayeler hayalgücümü ayakta tutmamı sağlıyor, hiç bitmeyen bir fikir havuzu gibi... Böylece filmler insanı günlük yaşamdan koparıp kendi içine çeker ve bu farklı hayatları kendisine aitmiş gibi hissetmesini sağlar. İşte ben bu duyguyu seviyorum, bu duyguyu yaşatamayan, hayalgücünü sınırlayan ve kişiyi belli kalıplara sokmaya çalışan filmler bana göre başarısızdır. 
Sinemanın bende bir tutku haline gelmesini sağlayan en önemli etken 'Akün' sineması olmuştur.. Çocukken Ankara'ya taşındığımızda ilk izlediğim film üç boyutlu Trex'ti, onu da asla unutamam ama çok sonra Akün sinemasında izlediğim Yüzüklerin Efendisi filmiyle resmen başka bir boyuta geçtim. Akün kocaman tek perdesiyle büyüleyici bir sinemaydı bana göre. Diğer sinemalara göre daha asil bir duruşu vardı. Çünkü işi ticarete dökmemişti.Diğerleri gibi para kaygısıyla konuklarını küçücük odacıklara kapatmamıştı ama bu ticari kapitalist sistem onun sonu oldu. Hatırladıkça içimi bir hüzün kaplar. Neyseki şimdilerde tiyatro olarak yoluna devam ediyor, bu biraz olsun acımı azaltıyor. 
Bu blog'u oluşturuş amacım izlediğim filmlerin eleştirisini yapmak, onlar hakkında fikir vermektir. Böylece kendimi rahatlatacak bir amaç daha edinmiş oluyorum :). 
Elimden geldiğince tarafsız olmaya ve filmlerin sonunu söylememeye gayret edeceğim ki tadı kaçmasın :). 
iyi okumalar herkese..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder