16 Aralık 2011 Cuma

LOTR - Return Of The King




Maceramızın son halkasında kahramanlarımız çeşitli badireler atlatmaya devam ediyorlar.
İkinci kısımda; Merry ve Pippin sayesinde örgütlenip isyan başlatan Entler Saruman'ın yurdu Isengard'ı darmaduman edip kesilen onlarca ağacın intikamını alıyorlar. 
"Gidip hobbitleri alıp geleyim de Rohan'da güzel bir galibiyet kutlaması yapalım", diyen Gandalf, Saruman'ın Palantir'ini de cebine atarak günü hesaplı kapatıyor. Palantir dediğim de tehlikeli bir iletişim aracı, gören taş da deniyor. Kahramanlarımız biraz stres atıp kutlama yaptıktan sonra, serinin başından beri sakarlıklarından kurtulamadığımız Pippin şapşalı, Palantir'i kurcalarken Sauron'la burun buruna gelir ve neyseki düşmana birşeyi açık etmeden onun planlarını görür. 
Sauron, Gondor şehrine saldıracak büyük bir ordu kurmaktadır. Gandalf yanına Pippin'i de alarak hemen Gondor'a doğru yola çıkar. Gitmeden önce Theoden'e de "Gondor'un yardıma ihtiyacı olduğunda Rohan orduları hazır olsun" der ama Theoden, "bizim ihtiyacımız olduğunda onlar neredeydi" diyerek bir krala yakışmayan triplere girer. Ondan randıman alamayan Gandalf, Aragorn'a aynı tembihi verir ve "sen de ayrı bir yoldan gel" şeklinde bilmece gibi konuşur Aragorn bir şey anlamaz.

At üstünde durmaksızın yol alan Gandalf, Shadowfax sayesinde kısa sürede soluğu Gondor'da alır.Amacı vekilharç'ı yaklaşan savaşa karşı uyarmaktır. Hemen vekilharç Denethor'un huzuruna çıkar ve bürokrasinin yerlerde süründüğüne şahit olur. Palantir koleksiyonuna baka baka Saruman gibi Sauron'un beyin yıkamalarına maruz kalmış olan Denethor, "sizin yüzünüzden biricik oğlum Boromir de öldü, benim de ayağımı kaydırıp Gondor tahtına Aragorn'u mu oturtacaksın, sen kendini zeki mi sanıyorsun??"diyerek Gandalf'a çemkirir. Bu işin böyle olmayacağını anlayan Gandalf, Pippin'e işaret kulesini yaktırarak Rohan'a yardım çağrısında bulunur. Savaş yaklaşmaktadır.

Bu arada Gollum'la birlikte bataklıklar, kaygan merdivenler, dar patikalar derken Orta Dünya'nın bilumum berbat yerlerinden geçerek yolculuğuna devam eden Frodo ile Sam, Lorienli elflerin verdiği yol azıkları 'Lembas' peksimetleriyle yaşamaya çalışmaktadır. Sam'in haddinden fazla peksimeti mideye indirdiğinden şüphelenen Frodo, hüküm dağına yaklaştıkça on kaplan gücüne ulaşan güçyüzüğüyle mücadele etmektedir. Yüzük yüzünden beyni bulanan Frodo, Gollum'un dolduruşuna gelip biricik arkadaşı, yoldaşı Sam'i "yürü git" diye kovarak antipatik bir havaya bürünür. Sonrasında "bu yoldan gidelim master!" diyerek onu kandırıp örümcek Shelop'un yuvasına sokan Gollum'un ihanetine uğrar ve kafasını taşlara vurur "Ah Sam!!" diyerek. "Sonunda master ölecek ben de yüzüğüme kavuşacağım" diye mısır patlatıp Frodo'nun dev örümcekle savaşını izleyen Gollum, hayal kırıklığına uğrar. Frodo örümcekten kaçar ve Gollum'u yakalayarak tekme tokat döverken kazara Gollum uçurumdan yuvarlanır. Bu esnada ininden dışarı çıkmayı göze alan dev örümcek son hamlesini yapar ve Frodoyu avlar. 

Günlerce işaret kulelerinin yanmasını bekleyen Aragorn, o gün geldiğinde haberi vermek üzere Theoden'in yanına koşar. Aragorn'u gözlemleyerek iyi bir kral nasıl olunur öğrenen Theoden "Rohan yardıma gidecek!" diyerek mutlu haberi verir. Rohan'ın dört bir yanına haber salınır, tüm askerlerin toplanması için üç gün verilir. 

Bu esnada lord Elrond çıkagelir ve Aragorn'a "silkin kendine gel, olmak için doğduğun kişi ol!" diyerek gazı verir. Sauron'un parmağından yüzüğü kesip alan kralların kılıcı Narsil'i "al emanetini ve Dimroth dağında saklanan lanetli orduyu uyandır, sen onların kralısın!" der. Aragorn'da bir hareketlenme göremeyen Elrond canını dişine takar "kızım Arwen'den selam getirdim, ölümsüzlüğünden senin için vazgeçti, Sauron'u yenmelisin yoksa bu kötülük onu öldürecek" diyerek ajitasyon yapar ve Aragorn'un aklı başına gelir. 
Daha sonra Aragorn, Eowyn'e "kusura bakma ama senden elektrik alamadım, benim kalbim başkasına ait, sen daha iyilerine layıksın valla bak!!??" diyerek, yanına dostları Gimli ve Legolas'ı da alıp Dimrolth'a doğru yola çıkar.

Bu arada Rohan orduları toplanmıştır ama sayı umulduğundan daha azdır. Aragorn lanetli orduyu getiremezse işler sarpa saracaktır. 
Eowyn de insanoğlunun karşılabileceği en büyük acı olan "aşk acısı" ile mücadele etmektedir. Rohan'ın dirlikli günlerinde boş durmayıp kılıç kuşanarak tüm savaş tekniklerini yalayıp yutan Eowyn, "madem aşkıma karşılık bulamadım, bu haklı savaşta ben de yerimi alırım, gerekirse ölürüm" der ve 38 beden zırhını üzerine geçirir, buçukluk Merry'i de atının terkisine atarak Rohan askerlerinin arasına karışır.

Mordor'dan yola çıkan onbinlerce ork Gondor şehrine ulaşır. Savaş kapıdadır. "Bana inanmadın, bak işte geldiler" diyerek vekilharcın yanına giden Gandalf, Denethor'u oğlu Faramir'in yasını tutarken bulur. "Bir bakiyim vallahi ölmüş" diyen gerizekalı askerler yüzünden aslında hala canlı olan Faramir, babasıyla birlikte yakılmak üzere Gondor morguna götürülür. Yapmayın etmeyin diyerek pervane olan Pippin ve Gandalf sayesinde Faramir yanmaktan kurtulur.

Bu arada dışarıda savaş veryansın devam etmektedir. Dev gibi Troller kapıları kırmaya çalışırken, attan inip uçan iğrenç yaratıklara binen Nazguller gökyüzünden Gondor askerlerini strese sokmaktadır. Kapılarda gedik açılıp düşman içeriye girdiğinde neredeyse tüm umutlar tükenmiştir.
Tam o anda ufukta Rohirrim görünür ve bir deniz gibi düşmana saldırarak onları geriye püskürtürler. Kaçan düşmanı lanetli orduyu toplayıp gelen Aragorn, Legolas ve Gimli karşılar ve hepsini kılıçtan geçirirler. Ama savaşın çehresini değiştiren en önemli hamleyi Eowyn ve Merry atacaktır. "Hiçbir erkek beni yenemez" diye egosunu şişiren Nazgul efendisine "ben erkek değilim" diyerek haddini bildiren Eowyn, tüm kadınların sesi olmuştur o anda :).
Böylelikle Sauron bir kez daha mağlup olmuştur.

Efendisinin "Defol git!" sözlerine içlenen Sam gerisin geriye giderken Gollum'un oyununa geldikleri birden kafasına dank eder. Hemen Frodo'yu bulmak üzere geri döner. Ama geç kalmıştır, örümcek tarafından ısırılan Frodo, cansız bir şekilde yerde yatmaktadır. Ağlayarak dövünürken birden orkların yaklaştığını fark eder, fazla zamanı yoktur, bir yere saklanır. Orklar Frodo'yu alıp götürürken Sam, orkların "ölmemiş,Shelop ısırınca felç geçirmiş yakında düzelir"dediklerini duyar ve sevinir. Frodo'yu esir tutulduğu zindandan kurtarmak üzere harekete geçer.

Aragorn, geriye kalan tüm askerleri toplayıp Mordor'un kapısına dayanmaya karar verir. Böylelikle Sauron'un dikkatini kendi üzerlerine çekecek, topraklarındaki tüm orkları Frodo'dan uzak tutmayı başaracaktır. Hemen harekete geçip Mordor'un kara kapısına doğru yola çıkarlar.

Sam, kahramanca savaşarak Frodo'yu zindandan kurtarır. Ama Frodo ümitsizlik içindedir, "herşeyi aldılar Sam, yüzüğü aldılar" derken boğazı düğümlenir. Bilmiyordur ki Sam akıllılık etmiş orklar Frodo'yu götürmeden önce yüzüğü ondan almıştır. Bunu duyan Frodo sevinir ve o anda bağımlılık krizine girerek "ver onu bana, veer!" diyerek çirkinleşmeye başlar. Sam "al ulan yüzük de yüzük,böyle mi teşekkür edilir" diye hayıflanır ama çok uzatmaz. Artık Mordor diyarındadırlar hiç vakit kaybetmeden Hüküm Dağına doğru yola çıkarlar.

Bu esnada Aragorn ve ordusu, 300 spartalı  edasında, Mordor kapısına dayanırlar. Mordor'un kara kapıları açılır ve onbinlerce ork etraflarını sarar. Artık Orta Dünya'nın kaderi burada belirlenecektir.


Bin kaplan gücüne level atlayan güç yüzüğü, Frodo'yu adeta yerlerde süründürmektedir. Sam, "sana son bir kıyak daha yapayım Mister Frodo" diyerek onu sırtına alır ve Hüküm Dağı'na tırmanmaya başlar. Çok geçmeden iki büklüm Frodo'yu taşıyan Sam'in üstüne Gollum çullanır. "Yüssüğü bana veeer!!" diyerek Frodo'yu hırpalamaya başlar. Sam, "sen git yüzüğü ateşe at Frodo, ben bu ucubeyi hallederim" diyerek Gollum'u pataklar. 

Gollum nakavt oldu sanarak Frodo'nun peşinden Hüküm Dağı'na giden Sam, acı manzarayla karşılaşır. Frodo, Hüküm Dağı'nın derinliklerinde durmuş, yüzükte hak iddaa etmektedir, onu yok etmeye kıyamamıştır. Sam'in yalvarmalarına kulak asmaz, güçyüzüğünü parmağına geçirirken pis pis güler ve görünmez olur.


O anda "şu 300 kişilik salak orduya bakın, bana kafa tutuyor!!" diyerek keyiflenen Sauron şok geçirir. Yüzüğün varlığını hisseder, tüm düzmeceyi anlar, boka basmıştır resmen. Hemen Nazgullerini dağa uçurur.


Kahramanımız Gollum, hemen gözüne süperötesi gözlüklerini takmak suretiyle, görünmez Frodo'nun koordinatlarını tespit eder, üzerine atlar. Parmağını ısırmak suretiyle "9 parmaklı Frodo ve güçyüzüğünün hikayesi"ne konu olacağından habersiz,yüzüğü Frodo'nun elinden alır. "Oleyy!! Kıymetlims artık bende oleyy!!"şeklinde kutlama yaparken, eli kanlı Frodo, üstüne saldırır. Bir "yüzüğü bana veeer!!" savaşı başlar. Tepişirlerken ayakları kayar, aşağı düşerler. Gollum kıymetlisine kavuşur kavuşmaz lav'ları boylar, üzücüdür. Neyse güç bela uçurumun kenarına tutunan Frodo'yu Sam kurtarır, acele Hüküm Dağı'ndan çıkarlar, çünkü güçyüzüğünü yalayıp yutan lavlar tsunami edasında köpürüp üstlerine gelmektedir. Daha sonra Gandalf onları bu ateş diyarından kurtarır.


Yüzük yokolunca, Sauorun da sonsuza kadar yokolur. Orta Dünya refaha kavuşur. Kahramanlarımız artık rahat bir nefes alırlar. Bu kadar macera yeter diyerek kılıçlarını duvara asarlar. Düğünler dernekler yapılır. Aragorn Arwen'le evlenir. Eowyn de Faramir'e kapağı atar. Sam de evlenir. Mutlu mesut yaşarlar.



15 Aralık 2011 Perşembe

LOTR - Two Towers






     İlk bölümde kurulan Yüzük Kardeşliği dağılmış, "every man for himself" felsefesi uygulanmaya başlanmıştır. Bunun sebebini kısaca hatırlayacak olursak:
***
     Bu zinciri başlatan Frodo dur. Güç yüzüğü kardeşlik içine nifak tohumları serpmeye başlayınca Frodo, "bu benim çilem diğerlerine çektirmeye hakkım yok", diyerek yola tek başına devam etme kararı alır.

"Çaktırmadan kaçayım, en iyisi görünmez olmak", diyip yüzüğü parmağına geçirir ve Sauron'un yangınlar içindeki acayip gözüyle burun buruna gelir. 
Bu sayede Saruman'ın kardeşliğin peşine taktığı -orkların nirvanaya ulaşmış versiyonu- Uruk-hai'lere koordinatlarını vermiş olur, kardeşliğin başı beladadır.
    Aslında kardeşliğin ilk kaybedilen üyesi Gandalf'tır. Kardeşlik, Ayrıkvadi'den yola çıktığında, -Sauron'un uşağı olmuş- Saruman'ın türlü oyunları yüzünden rota değiştirmek zorunda kalmış, cücelerin diyarı Moria madenlerine girmiştir. 
     Gandalf bu mekandan ziyadesiyle tırsmaktadır. Çünkü cüceler bu madeni çok derin kazmış ve uyandırılmaması gereken bir iblisi başlarına bela etmişlerdir. Sauron da güçlendiği için Gandalf'a göre kötü olan herşey onun hizmetkarıdır, güç yüzüğünün bu iblis Balrog'u üstlerine çekmesinden tırsmaktadır. Ki öyle de olmuştur. Moria'daki manzara pek iç açıcı değildir, tüm cüceler katledilmiş, işin kötü yanı mecburen ordan geçmek zorunda kalmışlardır. Ve hazin bir son olarak Balrog Gandalf'ı da yanına alarak Moria'nın derin karanlığına gömülmüştür. 
      Acı içinde Moria'dan çıkıp Lorien'in yolunu tutan kardeşliğin diğer üyelerine gerçekler tokat gibi çarpmıştır. Her biri "ben ne halt yemeye kardeşliğe katıldım" diye bir süre içsel muhasebe yapmışlardır. Bu esnada Lorien'in elfleri tarafından güzelce ağırlanıp ihtiyaçlarına uygun hediyelere sahip olurlar ve tekrar yola çıkmak için güç toplarlar. 
     Tekrar yola çıktıktan sonra mola verdiklerinde Frodo uzun zamandır düşündüğünü yapar ve grubu terk eder. 
      Durumu çakan Sam, Frodo'nun peşinden gider diğerleri de etrafa dağılıp Frodo'yu ararken Uruk-hai'lerin ani baskınına maruz kalırlar. Frodo'ya "yüzüğü bana ver seni sefil" diye çemkiren Boromir yaptığından pişman şekilde -bir işe yaramadım bari şu hobbitleri koruyayım felsefesiyle- merry ve pippin'i Uruklardan korumaya çalışırken öldürülür. Efendilerinden "buçuklukları -hobbit- sağ salim bana getirin!!" emri alan Uruk-hai'ler Merry ile Pippin'i -malum ortada başka buçukluk kalmamıştır- yakaladıkları gibi Isengard'ın -Saruman'ın kulesi- yolunu tutarlar.
***
        Frodo ile Sam Mordor'a doğru yola çıkarken; Aragorn, Legolas ve Gimli buçukluk arkadaşlarını Urukların elinden kurtarmak için yollara düşerler.

       3 gün 3 gece dinlenmek nedir bilmeden koşturan muhteşem üçlümüz (Aragorn,Legolas,Gimli) Uruklar bir durup dinlenmediler canımız çıktı ama yılmayacağız naralarıyla koşturmaya devam ederler. 
        Bu esnada Rohan -insanların yurdu- Saruman'ın oyunlarıyla karmakarışık olmuştur. Saruman kral Theoden'i adeta cin çarpmış bunaklara dönüştürüp ülkeyi başsız bırakmıştır. İçlerine soktuğu casusu Grima'yı da maşa gibi kullanarak baş kaldıranları temizlemiştir. Grima'ya da güzeller güzeli Eowyn'i -Theoden'in yeğeni- vadetmiştir. 

Grima, kralın yeğeni ve sadık Rohan ordusu Rohirrim'in başı Eomer'i sürgün ettirerek ülkeyi iyice savunmasız bırakmıştır. Bu arada Eomer'in kızkardeşi Eowyn'e de yavşamaya başlamıştır. Eowyn'in de psikolojisi bozulmuştur. Kolay değildir hani babası yerine koyduğu adam boş boş bakınarak tahtında oturmaktadır, biricik ağabeyi de sürgün edilmiştir. Bir yandan da Grima'nın tacizi söz konusudur. 
    Uruklar tam mola verip üstünlük bizim muhteşem üçlüye geçmişken olaya Rohirrim dahil olur. Hepsini kılıçtan geçirip sürgün edilmenin stresini atarlar. Urukları yakalamayı beklerken Rohan ordusuyla karşılaşan muhteşem üçlümüz acı haberi bizzat Eomer'den alırlar: "Kimseyi sağ bırakmadık!!". 
   Ümitsizce cinayet mahaline giderler. Aragorn, iz sürme yetenekleri sayesinde hobbitlerin hala yaşadıklarını ve Orta Dünya'daki en fantastik yer olan Fangorn ormanına daldıklarını anlar. 

Mecbur onlar da ormana girerler. Hobbitlerin başına bir iş gelmesinden korkmaktadırlar zira ormandaki ağaçlar yürüyen, konuşan hatta düşmanlık besleyip zarar verebilen yapıdadırlar.
      
Muhteşem üçlümüz hobbitleri ararken hiç beklemedikleri biriyle karşılaşırlar: Gandalf!
     Balrog'u mağlup ederek gücüne güç katan Gandalf grileri çamaşır suyuna bandırmışçasına bir beyazlıkla üçlümüzün gözlerini kamaştırır. Gandalf da "dönüşüm muhteşem oldu biraz daha show yapayım" diyerek güzelim safkan atıyla bizimkilere hava atar: "Shadowfax gel bakayım yavrum!" ve merak etmeyin diye ekler "hobbitler bizim entlere emanet". 
      Buçukluklarımız dünyadaki en yavaş -kaplumbağalar daha hızlıdır o derece- ve kadim varlık olan yürüyen ağaç "Ent"lerle başbaşa ormanda kalırken diğerleri Rohan'a doğru yola çıkarlar.
     Bu esnada Frodo ile Sam dolambaçlı yollarda feleklerini şaşırarak aynı yerde saymaktadırlar. 

Onların imdadına da Moria'dan beri sinsi sinsi onları takip eden Gollum yetişir. Gollum için kolay değil tabi 500 yıl yüzükle ilişkisi olmuş bağını bir türlü koparamamış sefil bir yaratık haline dönmüş. Kıymetli (güçyüzüğü)'yi alamıyorum hiç değilse ona sahip olanın köpeği olayım, kıymetlime yakın olayım da bir fırsat çıkar ellerinden alırım diyerek Mordor'a giden yolda liderlik etmeyi kabul eder.
     Frodo'nun Sam'le olduğunu öğrenen Gandalf'ın içi rahatlar uzun zamandır istediği intikamı almak üzere Rohan'a at sürer. Amacı Saruman'ı maymun etmek, affallatmaktır. 
     Umutsuzluk içinde günleri sayan Eowyn, Aragorn'u gördüğünde beyaz atlı prensinin geldiğini anlamıştır. Gandalf Saruman'ı Theoden'in içinden sıyırıp alır resmen ve kral eski haline geri döner.
    Toparlanan kral derhal halkını Miğfer Dibi adı verilen kaleye naklettirir, kendisi de diğerleriyle birlikte yola çıkar. 
     Eowyn çocuklar gibi mutludur, Aragorn'a aşık olmuştur. Ama Aragorn'un kalbi başka bir kadına bağlıdır. Bir ölümsüz olan elf Arwen'e..Ne var ki o da her erkek gibi "ben dönüşü olmayan bir savaşa gidiyorum" diyip ilişkiyi bitirmiştir Ayrıkvadi'den ayrılmadan hemen önce. Buna en çok sevinen Arwen'in babası Elrond olmuştur tabi ki. "Sen kimsin ulan iradesiz, daha tahta çıkmaya cesaret edemiyorsun, benim Arwen'im ölümsüzdür, nice güzel çağlar yaşayacaktır, senle ne halt yesin peşini bırak kızımın" diyerek posta koymuştur. Böylece Aragorn Eowyn'e "i'm single, i'm available" diyerek ümit vermektedir, duygularıyla oynamaktadır kızcağızın hain!!
   Bu esnada Gollumla yoluna devam eden Frodo, Boromir'in kardeşi Faramir'le karşılaşır ve esir alınırlar.

     Çekeceğim var bu kardeşlerden diye illallah eden Frodo, zıvanadan çıkarak Nazgul liderine yüzüğü vermeye kalkar. Olayı zar zor önleyen Faramir Frodo'ya çemkirirken kahraman Sam ortaya atılır "senin kardeşin nasıl öldü biliyon mu? Frodo'dan yüzüğü almaya çalıştığı için nalları dikti diyerek" Faramir'in yarasına tuz basar ve ona doğru yolu buldurur. Böylece Faramir, Orta Dünya tarihinde yüzükten vazgeçebilen kişiler arasına adını altın harflerle yazdırır. Frodo, Sam ve Gollum'u serbest bırakan Faramir, daha sonra bu kararından dolayı babasının şamar oğlanı olacaktır resmen.

     Bu arada Miğfer Dibine çekilen Rohan halkı, Saruman'ın Uruklardan oluşan on bin kişili bir orduyu üstlerine saldığını öğrenir. Dolayısıyla bir panik başlar. Ortalıkta doğru düzgün asker kalmamıştır, Rohirrim sürgündedir, Gandalf'ın onları alıp geri dönmesi beş günü bulacaktır. 
      En küçük çocuğa kadar tüm erkekler silahlandırılır ve Urukları beklemeye başlarlar. Bu esnada Elrond'un tayin ettiği bir elf ordusu yardımlarına koşar, biraz olsun kendilerine güvenleri gelmiştir. Zaman gelir ve Uruklarla savaşmaya başlarlar. Çok zaiyat verirler ve geri çekilirler, kalenin içinde bir avuç adam kalmıştır. Tam ümitler bittiği anda Gandalf Rohirrimle birlikte çıkagelir ve savaşın sonucu değişir. Bizimkiler kazanmışlardır. 
     Ama Gandalf "çok sevinmeyelim bu daha başlangıçtı artık tüm ümitlerimiz Frodo'nun görevini tamamlamasına bakıyor", diyerek sevincimizi kursağımızda bırakır.



THE END

     
    

LOTR - Fellowship Of The Ring

sinema tutkumun doğuşundan bahsetmişken önce bu filmi anlatmazsam olmazdı canlar.


Fantastik ögelerle bezenmiş film Orta Dünya adı verilen bir mekanda geçiyor. Çeşitli ırklar (insan,ork,elf,hobbit,cüce, vs..) bir arada yaşıyor ve her zaman olduğu gibi iyilerle kötülerin mücadelesi söz konusu.

Hikaye, Orta Dünya'ya sahip olma ve herkesi kendisine köle yapma isteğiyle güdülen, Sauron adındaki kötü karakterin, kendisine bu tutkularını kazandıracak bir yüzük yapmasıyla başlıyor. 
Sauron; Elf,insan ve cüce hükümdarlarının gözünü boyamak için de birkaç afilli yüzük daha yapıp onlara hediye ediyor.
Kendi 'Tek Yüzük'ü sayesinde diğerlerini de kontrol edebildiğinden ölümcül bir güce sahip olarak ortalığı kasıp kavuruyor. Tabi mazlum halk da durur mu hemen birleşip Sauron'a karşı savaş açıyorlar. Kötülükler diyarı Mordor'da Hüküm Dağı'nın eteklerinde bir direniş başlıyor.
İyilerin ordusu elf ve insanların ittifağından oluşmaktayken Sauron'un da orklar ve daha birçok ölümcül yaratıklardan oluşan sağlam bir ordusu var. Onu yenmek neredeyse imkansızken insanların kralı Isildur sahneye çıkıyor ve yüzüğü Sauron'un parmağından kesip alıyor.
 Böylelikle Sauron mağlup ediliyor ancak ondan sonsuza kadar kurtulabilmek için Tek Yüzüğün yok edilmesi gerek. İşte asıl zahmetli süreç burada başlıyor.
Çünkü kişinin aklını başından alan, cezbederek istediği herşeyi yaptırabilen bu Tek Yüzük'ün yokedilebileceği tek yer Hüküm Dağı'nın ateşleri  ve ona karşı koymak imkansız. Dolayısıyla iradesine yenilen Isildur yüzük üstünde hak iddaa ediyor ve farketmese de onun kölesi olarak malum sonunu hazırlıyor.
 Mağlup olan Sauron'ın ruhu yüzüğe, yüzük de ona dönmeye çalışırken, Yüzük sahip olduğu herkesi kuklası gibi kullanmaya başlıyor. İlk kuklası Gollum adındaki bir yaratık oluyor. 500 yıl Gollum'un ömrünü uzatarak onunla bir mağarada yaşayan yüzük Gollumla bir yere varamayacağını anlayıp onu terk ediyor.

Şans eseri Bilbo Baggins adındaki bir hobbitin eline geçiyor.

Ve Mordor diyarında ilk defa hobbitlerin diyarı Shire adı yankılanıyor. Sauron bir zamanlar yüzük vererek kandırdığı dokuz insan hükümdarını kendi sadık hizmetkarları yapıyor. Bu dokuz kişilik ekibin adı Nazgul. Bunlar yüzüğü Bilbo'dan almak üzere Mordor'dan Shire'a doğru yola çıkıyorlar.


Bu esnada  60 yıl boyunca bir gram yaşlanmadan ama içinde birşeylerin tükendiğini hissederek yaşayan Bilbo, yüzüğün onda bir saplantı haline geldiğini farkediyor ve onu yeğeni  Frodo'ya bırakarak Shire'ı terketmeyi planlıyor, diğer bir deyişle ihaleyi ona bırakıyor.

Bilbo'nun kadim dostu Gandalf adındaki büyücü de bu noktada ortaya çıkıyor. Yıllarca araştırmalar yaparak tez yazdığı Tek Yüzük'ün izini süren Gandalf, hikayenin Gollum'dan sonraki kısmında tıkanıyor ve yüzükle ilgili araştırmasını askıya alıyor. Bu arada Bilbo'nun yüzüğünün TekYüzük olabileceğinden şüpheleniyor ama bir türlü emin olamıyor ta ki Bilbo onu parmağına takıp görünmez olana kadar. 

Olayı iş işten geçtikten sonra çözen Gandalf, Frodo'yu Tek Yüzük'ü alıp Shire'yı terketmesi için tembihleyerek danışmak için akıl hocası büyücü Saruman'ın yanına gidiyor.
Frodo yanına arkadaşları Sam,Merry ve Pippin'i de katarak Nazgullere görünmeden Shire'dan çıkmanın bir yolunu buluyor. Bu zorlu koşuda aralarına katılan Gandalf'ın arkadaşı Yolgezerle birlikte Ayrıkvadi'nin yolunu tutuyorlar.
Zorluklarla dolu yollardan geçen kahramanlarımız soluğu Ayrıkvadi'de alıyorlar. Gandalf ise dost bildiği Saruman'dan kazık yiyerek gecikmeli bir şekilde Ayrıkvadi'ye ulaşıyor.
Ayrıkvadi'nin efendisi Elrond, güç yüzüğü bulundu, akıbeti hakkında karar vermemiz lazım diye dört bir yana haber salarak divanı topluyor.
Toplantıya dört bir yandan gelen elfler,cüceler, insanlar, gandalf ve frodo katılıyor. Uzun uzun süren tartışmalardan sonra Elrond, üç bin yıl önce Isildur'a yalvardım yokedelim yüzüğü diye ama beni dinlemedi ağalar bu iş beni bağlamaz bir kişi gidecek Mordor'a, güç yüzüğünü Hüküm Dağının ateşlerine atacak işte o kadar diye postayı koyuyor.

 Bunun üzerine yüzüğü saplantı haline getiren Frodo, ben götürürüm diye ortaya atılıyor. Gandalf, dostları Sam,Merry, Pippin;Yolgezer(Aragorn),elflerden Legolas, cücelerden Gimli ve insan ırkından da Boromir biz de seninle gelcez diye ortaya atılıyorlar. Böylece Yüzük Kardeşliği kurulmuş oluyor.
Kahramanlarımız meşakkatli bir yolculuğa başlıyorlar. Tabi bu ilk bölümde arpa boyu kadar yol gidebiliyorlar. Cücelerin mekanı Moria ve Yüksek Elflerin mekanı Lorien'e kadar gidip insanların krallığı Gondor'u ucundan görebiliyorlar. Üçlemenin diğer bölümlerinde değineceğim onlara da.
Filmdeki mekanlar, dekor ve makyaj büyüleyici. Kötüler görünüşleriyle insanı tiksindirirken, iyiler, özellikle elfler güzellikleriyle büyülüyorlar.
 
Yüzük Kardeşliği üyelerini de kısaca tanıtayım da hikayede boşluk oluşmasın;


Frodo Baggins : Daha önce de söylediğim gibi güç yüzüğünü Gollum'dan alan Bilbo'nun yeğeni. Amcasının hikayeleriyle büyüyen Frodo Shire'dan dışarı çıkmamış ta ki yüzük ona gelene kadar.


Gandalf: Kendisi Gri Gandalf olarak da bilinir. Yüzük savaşlarında çok emeği geçmiş iyi büyücülerdendir. Bilbo'nun dostudur.

Sam Gamgee: Frodo'nun bahçıvanı, arkadaşı, dert ortağı, sadık bir hizmetkar.
Merry Brandybuck-Pippin Took: Frodo'nun kuzenleri.

Aragorn (Yolgezer): Isildur'un varisi. Gondor'un kralıdır. Ancak kral olmak istememiş, yüzüğün yarattığı iradesizlikten korkmuş kendini sürgün etmiştir. Dünyayı dolaşmıştır. Elrond'un kızı Arwen'e aşık olmuştur.

Boromir: Gondor tahtına vekalet eden Denethor'un büyük oğlu. Nice savaşlar kazanmış,cengaver.

Legolas: Elf. Yay ustası, uzak mesafeleri çok net görür. Cücelerden nefret eder.
Gimli: Cüce. Çok iyi balta kullanır. Elflerden nefret eder.
(bu ikisi habire didişecekler ama sonra çok iyi dost olacaklar)
  the end :)



sinema tutkusu.

Her insan çoğu zaman günlük hayatından uzaklaşmak ister. Kendine bir hobi edinir, onun aracılığıyla kendini rahatlatır. Beni rahatlatan da sinema olmuştur hep. 
Sizleri bilmem ama ben çoğu zaman kendimin farklı versiyonlarının hayatları, kararları hakkında kafa yormuşumdur -tabi eğer varlarsa(!)- parelel evrenler teorisinden bahsediyorum yani tabi bu başka bir başlığın konusu olabilir. 
Burada anlatmak istediğim filmlerdeki farklı farklı hayatlar.Bu farklı hikayeler hayalgücümü ayakta tutmamı sağlıyor, hiç bitmeyen bir fikir havuzu gibi... Böylece filmler insanı günlük yaşamdan koparıp kendi içine çeker ve bu farklı hayatları kendisine aitmiş gibi hissetmesini sağlar. İşte ben bu duyguyu seviyorum, bu duyguyu yaşatamayan, hayalgücünü sınırlayan ve kişiyi belli kalıplara sokmaya çalışan filmler bana göre başarısızdır. 
Sinemanın bende bir tutku haline gelmesini sağlayan en önemli etken 'Akün' sineması olmuştur.. Çocukken Ankara'ya taşındığımızda ilk izlediğim film üç boyutlu Trex'ti, onu da asla unutamam ama çok sonra Akün sinemasında izlediğim Yüzüklerin Efendisi filmiyle resmen başka bir boyuta geçtim. Akün kocaman tek perdesiyle büyüleyici bir sinemaydı bana göre. Diğer sinemalara göre daha asil bir duruşu vardı. Çünkü işi ticarete dökmemişti.Diğerleri gibi para kaygısıyla konuklarını küçücük odacıklara kapatmamıştı ama bu ticari kapitalist sistem onun sonu oldu. Hatırladıkça içimi bir hüzün kaplar. Neyseki şimdilerde tiyatro olarak yoluna devam ediyor, bu biraz olsun acımı azaltıyor. 
Bu blog'u oluşturuş amacım izlediğim filmlerin eleştirisini yapmak, onlar hakkında fikir vermektir. Böylece kendimi rahatlatacak bir amaç daha edinmiş oluyorum :). 
Elimden geldiğince tarafsız olmaya ve filmlerin sonunu söylememeye gayret edeceğim ki tadı kaçmasın :). 
iyi okumalar herkese..